Öfke yetmez! (eBook)

Devletimiz başarısız oldu. Şimdi sıra bizde.. NSU (Nationalsozialistischer Untergrund – Nasyonal Sosyalist Yeralti örgütü) davasında mütalaam.
eBook Download: EPUB
2018 | 1. Aufl. 2018
Bastei Entertainment (Verlag)
978-3-7325-7058-4 (ISBN)

Lese- und Medienproben

Öfke yetmez! - Mehmet Daimagüler
Systemvoraussetzungen
9,99 inkl. MwSt
  • Download sofort lieferbar
  • Zahlungsarten anzeigen
NSU-Davas? (Nasyonal Sosyalist Yeralt? Örgütü Davas?), Almanya'n?n sava? sonras? tarihinin en önemli duru?malar?ndand?r. ?imdi karar verildi. Ama e?er seri cinayetlerin perde arkas? tam olarak ayd?nlat?lm?yorsa ve kurbanlar devlete güvenini yitirmi?se, bu karar?n ne önemi var? Mehmet Daimagüler, güvenlik kurumunun ihmallerini delillerle ortaya koyuyor ve devlet kurumlar?n?n NSU cinayetleri konusunda ne denli ?rkç? bir dü?ünceye sahip olduklar?n? kan?tl?yor. Anla??l?yor ki, bizim devletimizin utanç verici yanl?? davran??? olmadan bu e?i görülmemi? seri cinayetleri i?lemek imkans?z olurdu.

Biz, birbirimizle nas?l ya?amak istedi?imiz ve adalete nas?l bakaca??m?z sorusunu devlete b?rakamay?z. Mehmet Daimagüler her ?eye kar??n ?öyle diyor: Almanya iyi bir ülke. Ama biz, demokrasimizi ve hukuk devletimizi savunmak zorunday?z. Hele ?imdi daha çok.

'Mehmet Daimagüler bizim avukat?m?z olmamas?na kar??n, her zaman yan?m?zda oldu. B?kmadan usanmadan adalet için mücadele etti. Onun kitab? bizim için önemli, ülkemiz için önemli. Çünkü NSU'dan hayatta kalan bizler için art?k bir ses var ve bu sesi birçok insan?n duyaca??n? umuyoruz.' Semiya ve Kerim ?im?ek, Nürnberg'de öldürülen Enver ?im?ek'in çocuklar?

Mehmet Gürcan Daimagüler, 1968'de bir i?çi çocu?u olarak Siegen'de do?du. Hukuk doktoru, kö?e yazar? ve yazar. Düzenli olarak günlük gazetelerde ve hukukla ilgili medyada yaz?lar yaz?yor. Almanya'da en tan?nm?? cinayet kurbanlar? avukatlar?ndan biridir. 'Ausschwitz Muhasebecisi' eski SS mensubu Oskar G.'ye kar?? aç?lan ceza davas?nda Macaristanl? yahudi müvekkilini savundu. 2011'de, kimlik tart??mas?na ac?mas?zca aç?k bir katk? olarak '?imdi Hiç Güzel Bir Ülke De?il' adl? kitab? yay?mland?. NSU davas?nda 2001'de öldürülen Abdurrahim Özüdo?ru'nun k?zkarde?lerini ve NSU'nun 2005'de kur?unlayarak öldürdü?ü ?smail Ya?ar'?n k?z?n? savundu. Mehmet Daimagüler cinayetlerin ayd?nlanmas? için y?lmadan mücadele ediyor. Okullarda, üniversitelerde, polis akademilerinde ve derneklerde düzenli olarak konu?malar yap?yor ve devletin ba?ar?s?zl???n?n NSU davas?nda oldu?u gibi bir daha tekrarlanmamas? için çabal?yor.

Mehmet Gürcan Daimagüler, 1968'de bir işçi çocuğu olarak Siegen'de doğdu. Hukuk doktoru, köşe yazarı ve yazar. Düzenli olarak günlük gazetelerde ve hukukla ilgili medyada yazılar yazıyor. Almanya'da en tanınmış cinayet kurbanları avukatlarından biridir. "Ausschwitz Muhasebecisi" eski SS mensubu Oskar G.'ye karşı açılan ceza davasında Macaristanlı yahudi müvekkilini savundu. 2011'de, kimlik tartışmasına acımasızca açık bir katkı olarak "Şimdi Hiç Güzel Bir Ülke Değil" adlı kitabı yayımlandı. NSU davasında 2001'de öldürülen Abdurrahim Özüdoğru'nun kızkardeşlerini ve NSU'nun 2005'de kurşunlayarak öldürdüğü İsmail Yaşar'ın kızını savundu. Mehmet Daimagüler cinayetlerin aydınlanması için yılmadan mücadele ediyor. Okullarda, üniversitelerde, polis akademilerinde ve derneklerde düzenli olarak konuşmalar yapıyor ve devletin başarısızlığının NSU davasında olduğu gibi bir daha tekrarlanmaması için çabalıyor.

1. Münferit Terör Eylemlerinden Herkesin Başarısızlığına Giden Yol


“Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi olarak: Cinayetleri aydınlatacağımıza, suç ortakları ile -azmettiricilerini ortaya çıkaracağımıza ve bütün faillerin hak ettikleri cezayı almaları için elimizden gelen her şeyi yapacağımıza dair söz veriyorum. Bunun için gerek federal ve gerekse eyaletler düzeyindeki bütün resmi makamlar azami ölçüde çalışmaktadırlar.”

Bu etkileyici konuşmayı, Federal Şansölye Angela Merkel23 Şubat 2012 tarihinde şüpheli NSU katilleri tarafından yaşamlarına son verilen insanların yakınları;en sevdikleri-babaları, kocaları, hayat arkadaşları, oğulları, kızları ve kardeşleri önünde yapmıştır. Zira bundan sadece birkaç hafta önce dokuz göçmen küçük işletmecinin, polis memurlarının kafalarında kurguladıkları gibi “Türk Mafyası” na kurban gitmedikleri,Alman ırkçılar tarafından öldürüldükleri ortaya çıkmıştı. Bayan polis memuru Michele Kiesewetter, polis dosyalarında tahmin edildiği üzere “Çingeneler” veya “Zenciler” tarafından değil de, ülkemizin doğusundan gelen Almanlar tarafından katledilmemişti. Evet, Federal Şansölyemiz etkileyici, tamamen merhamet dolu ve içeriğine katıldığımız bir konuşma yapmıştı. Bu konuşmayı dinleyen herkes, sadece Hükümet Başkanına değil, Almanya’nın tamamına yeniden güven duymaya başlamıştı. İnsanlar güven duymaya başlamıştı, ben de güven duymaya başlamıştım, çünkü Merkel’in sözleri açıktı ve aydınlatma sözü netti. Bu konuşmayı dinlerken gözlerimdeki yaşlardan utanmıyordum.

Ancak şimdi üzerinden beş yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen verilen bu söze ne oldu? Söz verilmişti ama tutulmamıştı. Zira cinayetler eksiksiz aydınlatılmamıştı ve NSU suç ortakları ile destekçileri hâlâ serbestçe ortalıkta dolaşmaktadırlar. Federal ve eyaletlerin “yetkili” makamları olayın aydınlatılması için “azami ölçüde” çalışmadılar. Hatta bazı makamlar bunun tam aksini uyguladılar: dosyalar yok edildi, ifade izni verilmedi ve tanık gösterilmedi. Kesinlikle bağımsız bir makam olmayan, aksine Federal Adalet Bakanlığı’na ve böylece sonuçta Federal Şansölyeye bağlı Federal Başsavcılık vaktinden önce NSU Yapısının “soruşturmasının tamamlandığını” açıkladı. Davanın ilk günlerinde Beate Zschäpe ile diğer sanıklar aleyhine ileri sürülen cesur iddiaların foyası olduğundan farklı bir şekilde etkileyici bir şekilde ortaya çıktı. İyi bilinenin aksine bir iddia ortaya atıldı. Sanıklardan Carsten Schulze savunmasında hiç kimsenin hakkında bilgi sahibi olmadığını, NSU’nun üçüncü bir bombalama eyleminden söz etti. Bir Türk tarafından Nürnberg’de işletilen restoran, “El Feneri Bombalama Eylemi” nin hedefi yapılmıştı. Schulze böyle bir ifadede bulunmamış olsaydı, Nürnberg Cumhuriyet Savcılığı bugün dahi bombayı bulan ve yaralanan, bu restoranda çalışan Türk kökenli şahsı şüpheli olarak görmeye devam edecekti.

NSU davasında sona gelinmiştir. 4 yıl süren davanın duruşmalarına katıldık, 600 tanık dinledik, 380.000 sayfadan fazla dosya materyali değerlendirdik. Yıllarca beş asıl ve üç yedek hâkim, Federal Başsavcılıktan dört savcı, on üç savunman ve onlarca müdahil avukatları hukuk devleti ilkesine uygun görülen bir davada gerçeğin ortaya çıkması için çaba harcamışlardır. Terör örgütü yok edildi, Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt öldüler, Beate Zschäpe ve diğer sanıklar mahkûm edildiler. Ülkemiz nefes aldı, sistem nihayet işledi. Ceza hükmü hepimizi, insan olarak, toplum olarak arındırdı. Saygınlığımız yeniden tesis edildi. Bu faslı kapatabiliriz ve artık diğer, acil sorunlarımızla ilgilenebiliriz. Nihayet! Son haftalarda ve aylarda, sesli veya sessiz bir şekilde ifadesini bulan benzer bir düşünceye sahip olanlar az olmamıştır. Bu isteği kınamak da küstahça değerlendirilirdi. Zira hepimiz büyükbabalarımız dönemindeki ile çağımızın suçluları arasında acımasız bağlantı kuran bu konunun kesin olarak kapatılmasını ne çok istiyorduk. Barış yapmak için bu konunun sona erdirilmesi özellikle de bir ceza davasının işi değil midir? Kurbanlar için barış, toplum için barış sağlamak değil midir?

Ancak tam da bu dava bunu yerine getirememiş olup bir başkasının da böyle bir görevi yerine getirmesi mümkün değildir. Münih Asliye Yüksek Mahkemesi’nde görülen davanın sonucu beş sanığın cezai sorumluluğu olmuştur. Ne dahaaz , ne de daha fazla.

Ancak NSU Yapısı toplumumuzu temelinden sarsmıştır. Özgürlük ve eşitlik, hoşgörü ve insanlık temeli üzerine kurulmuş bir toplumu derinden etkilemiştir. Anayasamızın uzlaştırıcı ve hatta etkili dilinde “İnsan onuru dokunulmazdır”, “Herkes kişiliğini özgürce geliştirme hakkına sahiptir” ve “Bütün insanlar kanun önünde eşittirler” ifadeleri yer almaktadır. Bu hakların ihlal edilebilir olduklarını bizzat anayasa açıkça ortaya koymaktadır. Okul Arkadaşım Yazar Navid Kermani “Anayasanın 65. Yılında” Federal Mecliste yaptığı önemli bir konuşmada şu ifadeyi kullanmıştır: “Birinci cümlede belirtildiği gibi insanın onuru dokunulmaz olsaydı, ikinci cümlede talep edildiği gibi devletin bunu dikkate almaması ve hatta korumaması gerekirdi”.

Onur, özgürlük, eşitlik; bu değerler NSU’nun mermileriyle delik deşik edilen ülkemizin temel değerleriydi. Ve hepimiz bu değerleri savunmaya çağrıldık.

Daha iyi bir topluma giden yol uzun ve taşlıdır. Bu yol cezai sorumlulukla bitmez. “Sorumluluğu” daha geniş kapsamlı düşünmeliyiz. Almancada bu kavram çift içeriklidir: bir taraftan “gerçekleşen bir olayı kabul etme yükümlülüğü”, diğer taraftan da “mümkün olduğunca her şeyin yolunda gitmesi, gerekli ve doğruların yapılması ve mümkün olduğunca zararın ortaya çıkmaması” yükümlülüğüdür.1 Yani buna göre NSU eylemleri için doğrudan sorumlu tutulmasak dahi sorumluluk üstleniriz. Gerçekleşmiş bir olay ve geleceğimiz için sorumluluk üstleniriz.

Stephan Hessel, Empört euch! (Öfkelenin) başlıklı polemik yazısında insanlara “ben yokum!” diyerek sebat etmenin insanın kendisine ve dünyaya yapabileceği en kötü şeyolduğunu bildirir. Bu, dünyamızın karmaşıklığı karşısında donup kalmamak, pür dikkat öfkelenmenin işe yaradığı konuları aramaya bir çağrıdır. NSU yapısında işte böyle bir konuyla karşı karşıya gelmekteyiz. İşte bu yüzden benim çağrım: Sorumluluk üstlenelim! Kendimiz için, ülkemiz için, devletimiz ve organları için, hatalarımız ve yetersizliklerimiz için sorumluluk üstlenmek. Bu sorumluluğumuza aynı zamanda NSU tarihinin, bütün sırlarının çözülmüş ve bütün sorulara cevap verilmiş gibi yapamayacağımız da dâhildir.

Cevap bulmamış çok sayıdaki sorulardan bazılarına değinecek olursak; Federal Başsavcılığın da belirttiği gibi NSU soruşturması gerçekten de tamamlanmışsa bu konuyu bugüne kadar neden bilmiyoruz, genç Bayan Polis Memuru Michele Kiesewetter’in gerçekten de ölmesi gerekiyor muydu? Köln Probsteigasse’de bulunan İran kökenli bir aileye ait olan bir gıda dükkânında bombayı kim saklamıştır? İki tanığın eşkâl açıklamasına ne Uwe Mundlos ne de Uwe Böhnhardt uymaktadır. Muhtelif Federal Anayasayı Koruma Dairesi Makamları olay hakkında neler biliyorlar? Thüringen’deki Nazi-Oluşumu Anayasayı Koruma Muhbirleri (V-Leute) tarafından zorla yaptırılmıştı ve yaptırılmaktadır. Örgütün bu üçlüsünün nerede gizlendiği ve ne yaptığı hakkında hiç kimsenin gerçekten de haberi yok mu? Genç Halit Yozgat’ın internet kafesinde katledildiğinde Anayasayı Koruma Memuru Andreas Temme olay yerinde ne yapıyordu? Emniyete gidip kendisini tanık olarak bildirmesi yerine neden oradan kayboldu? Bir Nazi nasıl olur da mahkemeye tanık olarak getirilebilir ve Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin “önerdiği” ve parasını ödediği bir avukat tarafından savunulabilir? Müdahilin bu avukatı azletme ve yeni, gerçekten de müvekkili için çalışacak bir vekilin görevlendirilmesi talebi Federal Başsavcık tarafından nasıl reddedilebilir? Üstelik de her şeyin usulüne en iyi şekilde uygun olduğunu bildirerek? Merkel’in söylediği gibi olayın aydınlatılmasında Alman makamlarının “azami ölçüde” çabaları böyle mi görünüyor?

Şansölyemizin konuşmasına geçenlerde yeniden baktım. O zaman aklıma gelmeyen şeyler şimdi aklıma geldi. Tam olarak söylemem gerekirse; söylediği değil, aksine eksik olanı hatırladım. Gerçi kurbanların çoğunun Türk kökenli oldukları üzerinde durmuştu, ancak kurbanların çoğunun Türk ve Müslüman olduklarını söylememişti. Faillerin Theo Boulgarides’i de Türk sandıklarından öldürdükleri sanılıyordu. Almanya’da bazılarının Müslüman ve Türklere nefret beslediklerinden Şansölye neden dokuz kişinin öldürüldüğünü açık seçik söylememişti? İtalyan veya İspanyol değil ve fakat Türkler öldürülmüşlerdi. Hepimiz göçmeniz, ama sadece biz Türklerin çoğunluğu Müslümanız. Bu da bizleri diğerlerinden ayırmaktadır. Şansölye bu şartlar hakkında konuşmadı, zira Müslümanlar ve Türklere karşı nefretin azalmadığı, aksine son yıllarda...

Erscheint lt. Verlag 11.7.2018
Verlagsort Köln
Sprache türkisch
Original-Titel Empörung reicht nicht!
Themenwelt Sachbuch/Ratgeber Geschichte / Politik Politik / Gesellschaft
Sozialwissenschaften Politik / Verwaltung
Schlagworte 20. - 21. Jahrhundert • Abdurrahim Özüdoğru • Abschiebung • AfD • Alltagsrassismus • almanya • Angela Merkel • Argumente • Asylant • Asylverfahren • Attentat • Auffanglager • Aufklärung • Ausgrenzung • Ausländerfeindlichkeit • avukat • Beate-Zschäpe • Begegnung • Burka • Burkini • Cem Özdemir • Ceska-Mordserie • Christen • Current Affairs • dava • Davası • Debatte • Demokrasi • Demokratie • Deutschland • Dialog • Diskriminierung • Diskurs • Diskussionskultur • Diversität • Döner-Morde • Dostluk Sineması • e-kitap • Empörung reicht nicht • Enver Şimşek • Erdogan • Extremismus • Flüchtling • Flüchtlingskinder • Flüchtlingskrise • Flüchtlingspolitik • Fremdenfeindlichkeit • Fremdenhass • Gleichbehandlung • Grundrechte • Gutmenschen • Hass • Heer • Hetze • hukuk devleti • Ilkay Gündogan • Integration • Interkultureller Frieden • Islam • Islamisierung • İsmail Yaşar • Italien • Jerome Boateng • Keupstrasse • Keupstraße • Kopftuch • Krisen / Katastrophen / Brennpunkte • Kuaför • Mehmet Gürcan Daimagüler • Menschenrechte • Mesut Özil • MeTwo • Michele Kiesewetter • Migration • Migrationssoziologie • Minderheit • Mittelmeer • Mordserie Bosporus • Moslem • Muslima • Muslime • Nagelbombe • nagelbombenattentat • Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü • Nationalmannschaft • Nationalsozialismus • Nazi • Neonazi • NPD • NSU • NSU-Morde • Pegida • Polemik • Politik und Gesellschaft • PRO ASYL • Prozess • Rassismus • Rassisten • Rechtsanwälte • Rechtsextrem • Rechtsextreme • Rechtsextremismus • Rechtsformen • Rechtspopulismus • Rechtspopulisten • Rechtsruck • Respektzentrum • Schutz • Seehofer • Sicherheit • Sozialethik • Staatsbürgerschaft • Staatsformen • Stahl • Sturm • Syrer • Terror • True Crime • Türkçe • Türke • Türkei • Türkisch • Überfremdung • Ungerechtigkeit • Untergrund • Uwe Böhnhardt • Uwe Mundlos • Verfassung • Vergangenheit und Zukunft • Wahlrecht • Wertedebatte • Wertschätzung • willkommenskultur • Wut • Wutbürger • Zorn • Zschäpe
ISBN-10 3-7325-7058-4 / 3732570584
ISBN-13 978-3-7325-7058-4 / 9783732570584
Haben Sie eine Frage zum Produkt?
EPUBEPUB (Ohne DRM)

Digital Rights Management: ohne DRM
Dieses eBook enthält kein DRM oder Kopier­schutz. Eine Weiter­gabe an Dritte ist jedoch rechtlich nicht zulässig, weil Sie beim Kauf nur die Rechte an der persön­lichen Nutzung erwerben.

Dateiformat: EPUB (Electronic Publication)
EPUB ist ein offener Standard für eBooks und eignet sich besonders zur Darstellung von Belle­tristik und Sach­büchern. Der Fließ­text wird dynamisch an die Display- und Schrift­größe ange­passt. Auch für mobile Lese­geräte ist EPUB daher gut geeignet.

Systemvoraussetzungen:
PC/Mac: Mit einem PC oder Mac können Sie dieses eBook lesen. Sie benötigen dafür die kostenlose Software Adobe Digital Editions.
eReader: Dieses eBook kann mit (fast) allen eBook-Readern gelesen werden. Mit dem amazon-Kindle ist es aber nicht kompatibel.
Smartphone/Tablet: Egal ob Apple oder Android, dieses eBook können Sie lesen. Sie benötigen dafür eine kostenlose App.
Geräteliste und zusätzliche Hinweise

Buying eBooks from abroad
For tax law reasons we can sell eBooks just within Germany and Switzerland. Regrettably we cannot fulfill eBook-orders from other countries.

Mehr entdecken
aus dem Bereich
Die globalen Krisen und die Illusionen des Westens

von Carlo Masala

eBook Download (2022)
C.H.Beck (Verlag)
12,99
Die globalen Krisen und die Illusionen des Westens

von Carlo Masala

eBook Download (2022)
C.H.Beck (Verlag)
12,99
Wie aktivistische Wissenschaft Race, Gender und Identität über alles …

von Helen Pluckrose; James Lindsay

eBook Download (2022)
C.H.Beck (Verlag)
16,99